KARTMİN

18 Şubat 2010 Perşembe

HZ İSMAİL


HZ. ISMAIL (a.s.)Kur'an-I Kerîm'de adı zikredilen peygamberlerden. Kendisine "Allah'ın kurbanı" anlamýna "Zebihatullah" da denir. Hz. ibrahim'in Hacer'den olan büyük oðludur. Kur'an'da on iki yerde ismi zikredilmekte ve aynı zamanda kendisine vahiy indiği bildirilmektedir (el-Bakara, 2/136; Âlu imran, 3/84; en-Nisa, 4/163). Hz. ismail (a.s)'ın bir Resul ve Nebi olduğu, ümmetine Allah'ýn emirlerinden olan namaz, zekât gibi emirleri bildirdiği anlatIlmaktadır. Aynı şekilde Hz. İbrahim ve Hz. ishak ile birlikte Hz. Ya'kub (a.s)'ýn ecdadýndan birisi olduğu (el-Bakara, 2/133) ve ismail (a.s)'ın babası ibrahim (a.s) ile birlikte Kâbe'nin temelini yükselten ve O'nun temizliğinden sorumlu kimseler olarak anlatıldığı görülmektedir (el-Bakara, 2/125 ve 127).

Hz. ismail Mekke'ye yerleşen Cürhümîlerin çocukları ile büyümüş ve onlardan ok atıcılığını öğrenmiştir. Eslem kâbilesinden bir grup, yarıþ için ok atışırken, Hz. Peygamber (s.a.s) onlara şöyle demiştir: "Ey ismail oğulları! Ok atınız, sizin atanız da mahir bir ok atıcı idi" (Buhâri, Enbiyâ, 12). Hz. ismail iyi bir atıcı ve avcıydı. Mekke'nin harem bölgesinin dışına çıkarak avlanır ve avlanmayı, ata binmeyi, yabani atları ehlileştirip binmeyi çok severdi. Peygamber (s.a.s) "At edininiz! Onu miras olarak alýn ve miras olarak bırakınız! Çünkü bu size babanız Ýsmail'in mirasıdır" (Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-Nihâye, I, 192) buyurmuştur. Hz. ismail Arap dilini çok güzel konuşan fasih bir insandı.

Hz. ibrahim Allah Teâlâ'nın emriyle hanımı Hâcer ve oğlu ismail'i Filistin'den alıp Hicaz'a götürdü. Hz. Ýsmail henüz sütte idi. Kâbe'nin daha sonra inþa edildiği yere yakın bir yerde büyük bir ağacın yanına bıraktı. Yanlarına bir dağarcık hurma ve biraz su koydu. O zamanlar henüz Mekke şehri kurulmamıştı, her taraf ıssızdı. Hatta su da yoktu.

Hz. ibrahim dönüp giderken Hacer, "Ey ibrahim, bizi bu ıssız ve kimsesiz vadide bırakıp da nereye gidiyorsun?" dedi. Hacer tekrar, "Ey ibrahim! Bizi burada bırakmanı sana Allah mı, emretti?" diye seslendi. Hz. ibrahim, "Evet Allah emretti" deyince, Hacer, "Öyleyse Allah bize yeter, bizi o korur" diyerek Allah'a tevekkül etti. ibrahim Seniye mevkiine gelince Kâbe'nin bulunduðu tarafa yönelerek þöyle dua etmiştir: "Ey Rabbimiz, ben zürriyetimden bir kısmını senin mukaddes olan evinin yanında ekin bitmez bir vadiye yerleþtirdim. bunun için ki, Rabbimiz (orada) namaz (ların)'ı dosdoğru kılsınlar. Artık sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve kendilerini bazý meyvelerle rızıklandır ki (verdiğin nimete) şükretsinler" (Ýbrahim, 14/37).

Aradan günler geçti. Yanlarındaki su ve hurma bitti. Etrafta kimseler yoktu, çocuk susuzluktan ağlıyordu.

Hacer su aramaya başladı. Safa tepesine çıktı, etrafa baktı kimseyi göremedi. indi; koşarak Merve'ye geldi; etrafına bakındı, kimseyi görmedi. Bir yudum su bulmak için Safa ile Merve arasındaki bu gidiş gelişi yedi defa tekrar etti. Yedinci defa Merve'ye çıktığında şimdiki Zemzem kuyusunun bulunduğu yerde bir melek gördü. Ayağının ökçesiyle yeri eşiyordu. Oradan su çıkmıştı. Diðer bir rivayete göre çocuk ayağı ile (veya eli ile) kumları eşelemeye başlamış ve oradan bir su çıkmıştır. Hacer gelip kana kana içti, çocuðuna da içirdi.

Hz. Hacer su boşa akmasın diye gölet yapıp suyu muhafaza etmeye çalışıyor, bir yandan da avuçlarıyla kırbasını dolduruyordu. Hz. Peygamber (s.a.s) bunu þöyle anlatmıştır: "Allah ismail'in annesi Hacer'e rahmet eylesin! Eðer o Zemzem'i kendi haline bıraksaydı da, soyu avuçlamasaydı, muhakkak ki Zemzem akar bir kaynak olurdu" (Buhârî, Enbiyâ, 9).

Hz. Hacer'in suyu bulmasından sonra Mekke vadisinden geçen Cürhümîlerden bir grup vadinin üstünde bir kuş gördüler. Bu kuşun su olan yerde uçtuğunu bilen Cürhümîler daha önce bu vadide bir su kaynağı yoktu. Acaba, yeni bir su kaynağı mı bulundu diye içlerinden birisini kontrol için gönderdiler. Suyu haber alınca, gelip su başına yerleşmek için Hz. Hacer'den izin istediler. Suda bir hak iddia etmemek şartıyla Hz. Hacer onlara izin verdi. Hz. ismail fasih arapçayi bunlardan öðrendi, gençlik yaşına gelince Cürhümîler içlerinden bir kızla Hz. ismail'i evlendirdiler. Bu evlilikten sonra Hz. Hacer vefat etti.

Hz. ibrahim oğlunun durumunu kontrol için Mekke'ye geldi. Hz. ismail'in evine geldiğinde onu evde bulamadı. Hz. ismail'in hanımı ile aralarında şu konuşma geçti:

"ismail nerede?" diye sordu. Hz. ismail'in hanımı;

"Rızık temin etmek için ava gitti" dedi.

"Geçiminiz nasıl?" diye sordu.

"Darlık içindeyiz, durumumuz kötü" diye cevapladı.

Hz. ibrahim; "Kocan geldiğinde selâm söyle, kapısının eşiğini değiştirsin" dedi ve gitti.

ismail avdan dönünce hanımıyla aralarında şu konuşma geçti. ismail (a.s):

"Evimize gelen oldu mu?"

"Evet, yaslı bir adam geldi, seni sordu, cevap verdim. Geçimimizi sordu "darlık içindeyiz" dedim".

Hz. ismail, "sana bir şey tenbih etti mi?" dedi. Kadın, "Sana selâm söylememi istedi ve "kapının eşiğini değiştirsin" diye tenbih etti" dedi. ismail (a.s) durumu anladı ve:

"O gelen ihtiyar babamdı. Senden ayrılmamı istiyor, artık evine dön dedi."

Böylece ismail ilk eşinden boşandı. Bir müddet sonra Cürhümîlerden başka bir kızla evlendi.

ibrahim (a.s) Mekke'ye geldi. Yine ismail (a.s) ava gitmişti. Hanımıyla aralarında yukarıdakine benzer şekilde bir konuşma geçti. Ancak kadın geçimlerinin ve kocasının iyi olduğunu söyledi. Daha sonra ibrahim: "Kocan geldiğinde ona selâm söyle, kapısının eşiğini güzel tutsun" dedi.

ismail avdan gelince hanımı olanları anlattı. ismail: "O babamdı. Sen de evimin eşiğisin. Seni hoş tutmamı emrediyor" (Buhârî, Enbiyâ, 9) dedi.

Hz. ibrahim zaman zaman şam'dan gelip oğlunu ve hanımı Hacer'i ziyaret ederdi. Bir defa rüyasında oğlu ismail'i kurban ettiğini görmüştü. Rüya üç gece aynen tekerrür edince Hz. ibrahim durumunu oğluna açıp:

"Ey oğulcuğum, rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm, buna ne dersin? dedi. Hz. ismail; "Babacğım, emrolunduğun şeyi yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın, diye cevap verdi" (es-Saffat, 37/102).

Hz. ibrahim ve ismail'in bu teslimiyetini Allah mükafatlandýrdý. ismail'in yerine büyük bir kurbanlık verdi (es-Saffat, 37/107).

Ancak Yahudiler Hz. ibrahim (a.s)'in kurban ettiği oğlunun Hz. ismail değil Hz. ishak olduðunu iddia ederler (bk. Ali el-Muttekî el-Hindî, Kenzu'l Ummâl, XI, 490).

Bu konuda bazı zayıf rivayetler varsa da Yahudilerin bu iddialarının asıl sebebi kıskançlıklarıdır. Halife Hz. Ömer b. Abdülaziz müslüman olan bir Yahudi alimine "Hz. ibrahim'in hangi oðlunu kurban etmesi emrolundu?" diye sormuştu. Bu zat şöyle dedi: "Vallahi, Allah ismail'in kesilmesini emretmişti. Bunu Yahudiler de bilirler. Ancak Yahudiler Arapları kıskanırlar. Babanız ismail'in kurban edilmesi hakkındaki ilahi emre boyun eğidi ve sabrının Allah tarafýndan övülmesini çekemezler de bu fazileti kendi atalarý olan ishak (a.s)'a vermek isterler" (Taberî, Tarih, I, 138,139).

Hz. ibrahim'in Mekke'ye yaptığı bir sefer sırasında Allah tarafından Kâbe'yi yapması emredilmişti. Oğlu ismail ile birlikte Kâbe'yi yaptýlar (el-Bakara, 2/127; el-Hacc, 22/26-27). is mail (a.s) tas getiriyor, ibrahim (a.s) duvar örüyordu.

Babasının vefatından sonra Hz. ismail, Hicaz halkına peygamber oldu. Bu husus Kur'an-ý Kerîm'de: "Kitap (Kur'an) da ismail (a.s)'ı de an ki 0, va'dinde sadık rasûl ve nebî idi. O ehli (kavmi)ne namaz ve zekatla emrederdi ve O Rabbi Teâlâ'nın yanında (söz ve hareketleriyle) makbul idi" (Meryem, 19/55-56) buyurulur.

Nakledildiğine göre Hz. ismail babasının vefatından kırk yıl sonra 137 yaşında vefat etmiþ ve Hacer'in Hicr'deki kabrinin yanına defnedilmiştir. Arapların el-Musta'rebe grubu Hz. ismail (a.s)'in oğullarýndan çoğalmıp olup, bunlarýn kökü Adnan'a dayanýr.

Hz. ismail'in kabri Harem'deki Hicr denilen yerdedir (Ali el-Muttekî el-Hindi, Kenzu'l-Ummâl, XI, 490).

Hiç yorum yok: