KARTMİN

15 Şubat 2010 Pazartesi

KARTMİN VE ARAB KÖYLERİ TÜRKİ U ARABİ


Tırki û Arabi

Tırki û Arabi

Son zamanlarda Mardin'de yaşayan Araplar, aslında Türkiye'de yaşayan tüm etnik unsurlar Türkçe'nin yoğun baskısı altında kalmıştır. Bu nedenle yeni nesil, ana dillerini yavaş yavaş unutmakta veya konuşmakta zorluklar yaşamaktadırlar. Ana dillerini konuşurken Arapça kelimelerin sonuna Türkçe ekler getiriyor veya Türkçe konuşurken araya Arapça kelimeler katmaktadırlar. Tabi haliyle ortaya komik durumlar çıkmaktadır.

Bölgemizde yaşayan Arap kökenli Mahalmi/Kösevi insanımızın Türkçe konuşurken tıkandıkları yerde Arapça kelimeler kullandığı ve tabiatıyla oluşan komik sözleri sizlerle paylaşmak istedik. Buyurun Tırki û Arabi helvasına:
**

Ahmet ile Hasan birbirlerini seven iki arkadaştır. Ahmet bir iş için Hasan’ı telefonla arar. O sırada Hasan Namaz kılmaktadır. Telefonu Hasan’ın çocuğu açar. “Yavrum, ben Ahmet amcan. Baban evde yok mu? Ne yapıyor?” diye sorunca; Hasan’ın çocuğu “babam salliyor” yani namaz kılıyor diye cevap verir.
**

Mahalle içinden apartmana taşınan hemşerilerimiz, apartman kültürü ile birlikte Türkçe konuşma ihtiyacı hissederler. Ama Türkçeleri yeterli değildir. Komşusuna çıkan teyze, kapıda gördüğü ev sahibinin çocuğuna sorar. “Kızım annen ne yapıyor?” Kız: “annem iclal yıkıyor. Yani çamaşır yıkıyor.

**

Minibüs şoförü yolcu toplamak için şehir içinde mahalle mahalle dolaşmış. Bu arada minibüsteki yolcuların sıkıldığını fark etmiş. Onlardan özür dilemek için “kusura bakmayın sizi çok accısledim.” Yani kusura bakmayın sizi çok sıktım der.



**

Anadoludan memleketimize gelen bir öğretmen, ailesiyle bizim mahalleye yerleşiyor. Bizimkiler iyi Türkçe bilmediğinden yarım yamalak anlaşıyorlar. Öğretmenin komşularından biri öğretmenin hanımına gelip, "Bana soğanın kardeşini verir misin?" der. Yani bana sarımsak verir misin?

**

Bizimkilerden biri askere gider. Türkçe bilmediği için komutları anlamaz ve sürekli hatalar yapar. Tabi hataların sonunda bol bol dayak yiyor. Artık dayaktan bıkan hemşerimiz, bölük komutanına şikayete gider. Komutanına derdini şöyle anlatır: "Komutanım, hergün hergün beni dövüyorlar. Mavsele gibi sopalar vur uhey vur!" der.

**


Kız: Anne, duvarda akrap (akrep) var!--Anne: Kızım, kıpkepi al û perçikle.

(kıpkep: takunya, perçik: ezmek)
Öğrenci defterini silerken defteri yırtılır. Durumu öğretmenine bildirmek için, öğretmenine: “Öğretmenim dafterimi silerken çırıldı.”
(çırıldı: yırtıldı)

Askerde komutan erlerini güreştiriyormuş. İri yapılı askerlerden biri, birkaç askeri yendikten sonra diğerlerine meydan okumuş. Kimse rakip olmayınca ufak tefek olan hemşerimiz: “Ben güreşeceğim komutanım.” der. Komutanı: “Oğlum sen ona göre çok zayıf ve kısasın” deyice, hemşerimiz “olsun der” ve güreşiler. Hemşerimiz kısa sürede yenilir. Komutan:”Oğlum bak ben sana demiştim.” deyice, hemşerimiz:”Ne yapayım komutanım, valla cagar var ama kuvvat yok” der.

(Cagar: cesaret) Anne çocuğunu pazara sebze almaya yollar. Çocuk döner. Anne oğlum neler aldın? diye sorar. Çocuk: Biber, kırmızı domates, siyah domates…

(siyah domates: patlıcan) Gurbette okuyan talebeler ev kiralarlar. Talebenin biri anahtarı çoğaltır. Eve gelir çoğalttığı anahtarı dener. Fakat anahtar bir türlü deliğine girmez. Törpülemek gerekmektedir. Arkadaşı durumu sorar. Talebe,”Anahtar deliğine girmiyor, mabradımız olsaydı ken tabrıdu” der.

(mabrad: törpü, tabrıdu: törpülerdim) Dayanıklı tüketim eşyası satan mağazadan halıfleks alıyoruz. Mağaza çalışanı genç, ölçüyü aldı ve halıyı kesti. Sonra yanındaki arkadaşına:”Hadi teleflif yap.” dedi.

(teleflif: sarmak) Öğretmen ilk derste öğrencilere kahvaltı yapıp yapmadıklarını, kahvaltıda ne yediklerini soruyor. Öğrencinin biri:”Öğretmenim, ımşevveşiyê yedim” der.

(ımşevveşê: mercimek çorbası) Anne, çocuğuna sofraya oturup kahvaltısını yapması gerektiğini söyler. Çocuk: “Yok anne bana ekmek, cıbnê ver. Ben ıstohta yiyecem.”der.

(cıbnê:peynir, Istoh: dam) Okulun kapanıp yaz tatilinin başlayacağı gün, öğretmen karneleri dağıttıktan sonra dershanedeki çiçekleri de bazı öğrencilere bakmaları için verir. “Okul açıldığında geri getirirsiniz.” der. Okul açılır. Öğretmen, öğrencilerden çiçekleri getirmelerini ister. Çiçeği götüren çocuk:“Öğretmenim, ben getiremem. Çünkü püşti” der.

Püş: kurumak Aile, Türkçe konuşmaya karar vermiştir. Çünkü çocuklarının iyi Türkçe konuşmalarını isterler.Kahvaltıdayken çocuk “Anne, çayım mırdır. Bana şekeri uzat.” der. Annesi “ Oğlum şeker ‘ekbındedır, teherrik et” der.

(mır: acı, ‘ekbı:dibi, herrıkle: karıştır) Daire amiri, keyifsiz gördüğü mustahdemin halini sorar. Mustahdem “ Valla, üst üste değilim” der.

(Arapçadaki “mo ‘êle ba’zî ene” deyimine atfen söylüyor.) Öğrenciler öğle yemeği için eve gidip dönerler. Ama bir tanesi geç kalır. Öğretmen neden geç kaldığını sorunca öğrenci “ê öğretmenim vılla ancag fıt û ‘ık fıl leben û yedik û geldim” diye cevap verir.

Öğrencinin biri tembeldir. Öğretmeninin yazdırdıklarını yazamayınca arkadaşları ona; Arapçayla yazamadığında saylarını yır, at derler. Öğretmen durumu fark edince çocuğa sayfalarını neden yırtıyorsun diye sorunca: Öğrenci “Öğretmenim, arkadaşlarım bana cır û vır dedi” der.

(cır: yırtmak, vır: atmak) Annem gitti hıbbese, ben kardeşimi le’ğibe, zambor geldi vız vız, kardeşimi leddiğe.

Hiç yorum yok: